28.05.18 saat 06:02
civarı anlamsız gelen bir çığlıkla açtım gözümü. “Yelda kalk” diyordu ablam,
“kalk” sesi titriyor kelimeleri zor çıkartıyordu dudaklarının arasından, “dedem gitti” anlamadığım bir şekilde
git gide kararıyordu dünyam. “Yelda kalk” dedi tekrar, “dedem öldü”.
Apar topar hazırlandık
ve hemen ilk uçakla memlekete gittik. Evin aşağısında bir sürü insan vardı. İçlerinde
başını aşağı eğmiş öylece duran babam çarptı gözüme. “Baba” dedim sessizce bağırır gibi ve hızlı adımlarla koştum
yanında. Nefesi titriyordu, belli ki konuşamıyordu. Öylece sarılıp boynumda
nefes aldı sadece. Sonra sırayla bir sürü adam geldi baş sağlığı diledi,
sarıldı, öptü. O sırada olup biteni anlayamadım, gülümsedim ve teşekkür ettim
hep. İçimden bir ses hala dedemin gitmediğini söylüyordu.
Derin bir nefes aldım
apartman kapısının önünde ve hemen eve çıktık. Kapıda bir çığlık karşıladı
bizi, sessizliğini bozan halamın sesiydi. “Torunların
geldi baba” diyordu, “torunların
geldi”. İşte o an her şeyi anladım, gerçekten gitmişti, çınarımız gitmişti.
Bittiğimi hissettim.
Gerçekten bitmiştim. Halama sarılırken durdu dünyam. Aldı koynuna beni, içine
sokarcasına bastırdı. “Sakin ol hala” diyebildim karşılıklı koparttığımız
çığlıklarımızın arasından sadece. Mümkün müydü? Hayır.
İçeride adım atacak
yerimiz yok, gözüm babaannemi arıyordu. Tam kapının karşısında oturmuş, gözleri
yaşlı bir şekilde bize bakıyormuş oysa. Sıyrılarak babaanneme ulaşmaya
çalıştım. Yanına gidip önüne eğildiğimde “deden
gitti güli” diyebildi sadece. Evet, dedem gitti.
Bir sürü kadın
sarılıyor, öpüyor, baş sağlığı diliyor, ben ise içimdeki hayal kırıklığıyla
dedemin gidişini idrak etmeye çalışıyordum. Kimdi bana sarılanlar, elimi
tutanlar bilmiyordum. Gözüm dedemi arıyordu.
Amcam geldi kapıdan
içeri, içli içli ağlıyordu ama çıkmıyordu sesi. Koca adamın boynumda ağlayışı
daha da çok acıtmıştı canımı. Belli ki hepimiz bitmiştik artık.
Sonra kapısı kapalı olan
dedemin odasına girdim, hani belki uyuyordur diye son bir umut vardı içimde.
Yoktu. Bomboştu yatak, çok sessizdi oda. Yüzüğü ve saati baş ucunda düzgünce
konulmuş şekilde duruyordu. Halbuki hiç çıkartmazdı dedem onları.
29.05.18 sabah saatleri ve ev inanılmaz kalabalık, herkes
ayakta kalmış. Bir yandan insanları oturtmaya çalışıyor, diğer yandan kendimi
sakin tutmaya çabalıyordum. Beklenen telefon geldi, dedem geliyormuş. Dedemin iki ablası, bir de kendisinden küçük kız kardeşi vardı. En büyüklerini de
birkaç sene önce kaybetmiştik. Dedemden geriye kalan büyük halayı da aldım
koluma apar topar indik aşağı. Apar topar dediysem yavaş adımlarla aslında.
Hala ayakta durmakta zorlanıyor, adım atamıyordu. Merdivenleri birer birer
inerken hep “kardeşim gitti bir tek o
vardı o da gitti” diye isyan ediyordu, “gitti
hala dedem” dediğimde “kardeşim
gitti” diyordu. İkimiz de ağlıyor, döktüğümüz gözyaşları arasından
birbirimizi görmeye çalışıyorduk.
Sonra beyaz bir araba
gördüm uzaktan, üzerinde yeşil yazılar vardı. Belli ki içinde dedem vardı. Bu
sefer elinde ne ekmek ne de gazete vardı, eli boş geliyordu dedem. İçimde kopan
çığlığı tutamadım, “dedem geliyor”
diye bağırdım kalabalığa. Bizim İstanbul’dan geldiğimizi duyup apar topar
çarşıdan yanımıza gelen dedemde bu sefer yoktu heyecan belli ki. Arabanın
kapısı açıldı, içerisinden ahşap bir kutu çıktı, dedemin tabutu. “Dedemi tabuta koymuşlar” diyordu
içimdeki ses, “dedemi tabuta koymuşlar”.
Koydular dedemi topluluğun
ortasına, bizden helallik alacağını söylediler. Oysa dedeler torunlarına helal
etmezler miydi haklarını, bizde tam tersi oldu. 3 defa helal ettik sana
hakkımızı.
Helal olsun, helal
olsun, helal olsun.
Ne kadar da zormuş bu
iki kelimenin ağızdan dökülmesi. Titriyordu sesimiz ama yine de helal olsun…
“Görmek istiyoruz” dedik
son kez seni görmek istedik. Babam geçti dedemin başına, sessizce ağlayarak
başındaki ipi çözdü, ardından başındaki kefeni sıyırdı. İçerisinden bir melek
çıktı. Bembeyazdı yüzü, huzurla kapalıydı gözleri. Kirpikleri birleşmişti biraz,
ıslak görünüyordu. Ağlamış mıydı bilmiyorum. Ama öyle huzurluydu ki dedem, öyle
melek gibi uyuyordu ki, yanaklarını hep sıktığım gibi sıkmak istedim, öpüp
koklamak istedim. Doyamadan kapattılar yüzünü, bağladılar kefeni. Tabuta koydular,
orada yanımızdan götürdüler.
Cenazede bir sürü insan
durmaksızın baş sağlığı diliyordu. Üzerimde de dedemin kolsuz yeleği vardı.
Elimi içerisine götürdüğümde mendili çıktı içerisinden, hiç eksik etmediği
mendili. Torunları olarak ayakucunda bekledik belki bizi görür diye. Gördü mü
kim bilir. O gün o merkez camideki ezan eşliğinde kılınan namaz benim dedem içindi.
Canım git gide daha çok acıyordu.
Koydular dedemi tekrar o
beyaz çirkin arabaya, “dedemi
götürüyorlar” diye koptu çığlıklarım. Koşmak istedim peşinden, durdurmak
istedim, açmak istedim o tahta kutuyu, “kalk
dede” demek istedim. Yapamadım. Koparttığım çığlıklar dışında hiçbir şey
yapamadım. Öylece gidişini izledim.
Sonra toprağa götürdük
dedemi. Herkes orada bizi bekliyormuş meğer. Babam geldi yanıma “son kez
görecek misin” dedi, bu sefer yapamadım işte. Son olduğunu bildiğim için
yapamadım. Babam tekrar açsaydı kefeni, dedeme sarılıp bırakamazdım ki onu.
Ayrılamazdım. Toprağa gireceğini bile bile veda edemezdim ona.
Sonra işte koydular
toprağa dedemi, gitti öylece. Bu sefer gerçekten gitti.
Bembeyaz tenine karıştı
kara toprak, içinde huzurla uyuyan dedemi hayal ettim tüm o an boyunca.
Çınarım gitti benim. Tam 92 yıllık koca çınarım. Ben güleyim
diye benim için danslar eden dedem gitti. Bir dediğimi ikiletmeyen, ne istersem
alan/yapan dedem gitti. İstanbul’dan geldiğimi duyduğunda koştur koştur elinde çikolatayla
gelen dedem gitti. Kalbim eksik kaldı, içim buruk artık.
Memlekete her geldiğimde
ona kavuşamayacağımı biliyorum artık. Bu gerçek çok acıtıyor canımı çok kırıyor
kalbimi.
Daha şimdiden çok
özledim dedem seni, inan çok özlüyorum. Hep özleyeceğim, öğrettiklerini
uygulayacağım, hatırlayacağım, hatırlatacağım ve seni sonsuz seveceğim. Kurban
olurum sana benim melek gibi uyuyan dedem, nur içinde yat.
İmza,
Şefik Kitapçı’nın en
küçük torunu Yelda Kitapçı
(Bu yazının her türlü hakkı saklıdır. İzinsiz ve isimsiz kullanılması yasaktır.)
(Bu yazının her türlü hakkı saklıdır. İzinsiz ve isimsiz kullanılması yasaktır.)
Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Ailene, sana sabır versin.
YanıtlaSilDuanı eksik etme. Sen onun gururusun. Üzüntünü sakınma değen insanlara üzüntü sakınılmaz. Tez vakitte güzelliklere riv riv...
Canım riv riv, Allah razı olsun. İyi ki varsın. Tez vakitte güzelliklerle görüşmek üzere...
Sil