Çok çalışmış zamanında fabrikalarda. Genç yaşında anası demiş ki “oğlum
artık evlen koskoca adam oldun”. Ailesinin de tanıdığı bir ailenin ortanca
kızıyla birbirlerini hiç tanımadan evlenmişler. Ama yıllar geçtikçe çok sevmiş
eşi Fadime teyzeyi. O da öleli neredeyse 2 yıl olmuş. Fadime teyzenin
çeyizinden kalma dantelin üzerinde duruyor renksiz eski düğün fotoğrafları. Bir
başına kalakalmış Muzaffer amca koskoca şehirde, zamanında zar zor satın aldığı
eskimiş evinde. Odasından banyosuna, mutfağından salonuna babasından kalma bastonuyla
gidiyor, zor yürüyor adamcağız. Ama buna rağmen her gün mutlaka çayını ince
belli bardağında da içiyor valla.
Yemeğini de öyle böyle karısından
öğrendikleriyle yapmaya çalışıyor. Sağ olsunlar üst komşusu olan yeni evli çift
ile apartman yöneticisi Osman beyin eşi Ayten hanım ara sıra bir eksiği var mı
diye soruyorlar. Bizim Muzaffer amca ise “yok evladım sağ olasın” diyerek yolluyor
her seferinde. Kimseye yük olmak istemez çünkü, böyle de düşünceli işte. Tabi
yıl olmuş kaç, Muzaffer amca dışarı çıkıp ihtiyacını çok göremese de, arayıp sokağın
bakkalını “bir kutu beyaz peynir, bir tane ekmek, yarım kilo zeytin, bir de
karpuz getirir misin evladım, çok severdi hanımım eksik olmasın evinden”
diyebiliyor. Bu arada Muzaffer amca çok sever akşam haberlerini izlemeyi. Üzeri
eskimiş, çiçekleri solmuş olan bordo renkli tek kişilik koltuğuna oturur
yavaşça, alır eline de kumandasını tek tek haber gezer. Merak ettiyseniz eğer
sadece bir oğlu var o da yurtdışında. Emekli maaşıyla geçinen Muzaffer amcaya
ara sıra para yollar, 10-15 günde bir arayıp halini hatırını sorar sağ olsun.
Çok düşkündür oğluna yani ailesinden geriye tek kalanına. “Neden seninle
ilgilenmiyor” diye sor hemen “çalışıyor evladım o, ekmek parası ne yapsın
çocuk” der. ”Ne mi yapsın Muzaffer amca?” diye haykırası geliyor insanın, ama
“haklısın” çıkıyor ağzından yapabileceği onca şey varken. Çok şükür Muzaffer
amcanın yaşamasına engel büyük hastalıkları yok. Bilirsiniz işte tansiyon,
şeker falan. Ama ona göre en büyük engel yaşı ve yalnızlığı. Bekleyeni varmış
gökyüzünde. “Anamla yârim oradayken yaşamak neye yarar” diyor kısılmış sesiyle.
Yine de yitirmiyor neşesini, kırış kırış olmuş yüzüne rağmen güldüğünde yine de
gösteriyor gamzesini.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder